A) Sıradışı Olma

"Büyük adam olmak, kimseye yaltaklanmamak, kimsenin gözünü boyamamak, ancak ülke için gerçek zorunluluğun ne olduğunu görmek ve doğruca bu amaca yürümektir. Herkes kendi görüşüyle ortaya çıkacak, herkes seni yolundan döndürmek isteyecektir. Olsun, sen yine bildiğinden hiç şaşmayacak, tuttuğun yolda devam edeceksin. Attığın her adımda önüne engeller dikilecektir. Ama sen, kendinin büyük değil, aksine küçük ve güçsüz olduğunu kabul eder, hiçbir yerden yardım  ummaz, hiçbir destek beklemezsen, sonunda bütün engelleri aşarsın. O zaman biri çıkıp seni büyük adam olarak nitelendirirse, sana bunu diyenlerin yüzüne sadece gülüp geçeceksin."

 

B) Zamana Riayet Etme

"Bir gece ATATÜRK'ün Dolmabahçe'den Şehir Tiyatrosu'na gelmekte gecikeceği haberi verilmiş, ama Yönetmen Muhsin Ertuğrul, oyuna tam zamanında başlanması buyruğunu vermişti. ATATÜRK ve beraberindekiler geldiklerinde birinci perdenin yarısı olmuştu. Yanındakiler Önder'in beklenmemiş olmasından ötürü Yönetmen'e ilişkin hiç de iyi olmayan sözler söyledi. Ama Atatürk basit bir insan değildi,

- Biz geciktik, dedi. Tiyatro, oyuna tam zamanında başlamak zorundadır. Demek ki görevlerini yapıyorlar.

Bu davranışı onayladığını göstermek için, oyundan sonra Yönetmen'i yanına çağırarak, onunla oyun üzerine konuştu ve onu başarısından dolayı kutladı."

 

C) Çevre Bilincine Sahip Olma

 Mustafa Kemal ATATÜRK Dedi ki:

"Şurası benim yatak odamdır. Sabahleyin kalkınca yeşillik görmek isterim. Bunun için buraya çamlar diktiriniz."

 "Ormansız ve ağaçsız toprak, vatan değildir."

"Eğer, vatan denilen şey, kupkuru dağlardan, taşlardan, ekilmemiş sahalardan, çıplak ovalardan, şehirlerden, köylerden ibaret olsaydı, onun zindandan hiçbir farkı olmazdı."

"Bu tiyatroyu (Aspendos) restore ediniz, ama kapısına kilit vurmayınız. Burada temsiller veriniz, güreşler düzenleyiniz."

 

Tanıklar Mustafa Kemal ATATÜRK' ü Anlattılar :

Bahçe Mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor:

"Çankaya Köşkü'nde, bahçesini yapıyordum. Bir gün ATATÜRK, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağacın ATATÜRK'ün geçeceği yolu kapadığını gördük Ağacın bir yanı dik bir sırt, diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Ata, havuz tarafındaki kısma yaslanarak karşı tarafa geçti. Derhal atıldım:

-Emrederseniz derhal keselim Paşam.

Bir an yüzüme baktı, sonra:

-Yahu, dedi, sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin."

 

D) Hesap Adamı Olma

Mustafa Kemal ATATÜRK Dedi ki:

 "Muhtelif  ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, en iyi görüneni cüret ve katiyetle tatbik etmektir."

"Bu teklifi ortaya koyarken, zannederim bütün o arkadaşlar ve bendeniz hiçbir vakit duygularımıza tabi olmadık. Aksine kendimizi duygulardan maddeye sevk ettik. Rakamlara dayandık, gerçeklere baktık."

"Bu son yurt parçasını kurtarırken olsun, tutkularımızı, duygularımızı bir yana bırakıp, düşünceli olalım."

"Son yılların rakamları ve geçirdiğimiz senenin bugüne kadar gösterdiği seyir ve istikamet, takip ettiğimiz prensibin elde edilmiş müspet neticelerini göstermektir."

"Bu âlemde hiçbir şeye güvenilmez. Bundan dolayı insanın hayatta daima çok ölçülü olması lazımdır."

"Azami tasarruf, milli amacımız olmalıdır."

 

Tanıklar Mustafa Kemal ATATÜRK'ü Anlattılar:

Mazhar Müfit Kansu anlatıyor:

"Ekmekçiye bile verecek paramız kalmamıştı. Mustafa Kemal Paşa ile bu ciheti görüşürken bulduğum çareleri eskisi gibi kabul etmedi ve yarı geceye kadar hep düşündük ise de para tedariki hususunda bir karara varamadık.

Gece düşünmekten uyuyamamış olduğumdan, yatağımda istirahat halinde iken kapı vuruldu.

İçeriye giren zat Müfit Efendi'nin geldiğini söyledi. Eyvah, şimdi Müftü Efendi'ye kahve ısmarlamak lazım, kahve var ama şeker yok, benim iki parça şekerim var, onu da masanın gözükünde saklamışım, ya şekerli kahve isterse... Ya sigara da vermek lazım gelirse....

- Paşa' ya haber veriniz, dedim.

- Paşa size gönderdi. Paşa ile görüştüler.

- Peki, buyursunlar.

Müftü Efendi odama girdi.

- Sizin biraz sıkıntıda olduğunuzu öğrendik, az olsa da yardımda bulunmayı vazife bildik.

- Bundan bir şey anlayamadım. (Yatağımın karşısında duran küçük kasayı göstererek) Paramız var, dedim. Halbuki kasa mevcudu 48 Kuruştan ibaretti. Müftü Efendi bu sözümü dinlemedi bile. Geldi, cübbesinin altından bir torba çıkardı. İçindeki kağıt paraları saymaya hazır bulunuyordu.

-Müftü Efendi, teşekkür ederiz amma, evvela Paşa ile bu hususta bir görüşseniz iyi olur.

-Görüştüm, kasa Mazhar Müfit Beydedir, ona verseniz! dedi.

-Pekâlâ.

Müftü Efendi, birer birer saymaya ve masanın üzerine koymaya başladı. Yüz, iki yüz, beşyüzü geçti, nihayet tamam bin lira saydı. Ben de yataktan kalkarak paraları aldım ve kasaya koydum.

Muhterem Müftü çıktı, gitti. Ben de paranın miktarını derhal Mustafa Kemal Paşa'ya haber vermek üzere odadan çıktım.

Paşa'yı odasının kapısı önünde bir haberi bekler vaziyette gördüm. Bana:

-Ne kadar? dedi.

-Bin dedim. Odasına girdik.

-Gördün mü, akşam ne kadar sıkılmıştık. Bu hatıra gelir miydi? Allah bize yardım ediyor, dedi. Ben de,

-Evet, kul sıkışmayınca Hızır yetişmez, dedim.

 

E) Liyakat Aşığı Olma

Mustafa Kemal ATATÜRK Dedi ki:

"Benim için dünyada en büyük mükâfaat, milletin en ufak bir takdir ve iltifatıdır."

"Ben askerliğin her şeyden ziyade sanatkârlığını severim."

"Bugünün yaşam koşulları içinde, bir birey için olduğu gibi ulus için de, gücünü ve yeteneğini eylemle gösterip kanıtlamadıkça, kendisine önem verilmesini ve saygı gösterilmesini beklemek boşunadır."

"Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören alimler çıkabilir."

"Kudretli Mehmet Pehlivan, seni Cihan'a ün salmış bir Türk Pehlivanı tanıdım. Parlak başarılarının sırrını şu sözlerle izah ettiğini öğrendim: Ben her güreşte arkamda Türk Ulusu'nun bulunduğunu ve ulus şerefini düşünürdüm. Bu dediğini, en az yaptıkların kadar beğendim."

"Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz." 

 

F) Fedakâr Olma

Mustafa Kemal Atatürk Dedi ki:

"İnsanlarda bir takım ince, yüksek ve temiz duygular vardır ki, insan onlarla yaşar."

"İnsanlar daima yüksek, soylu ve mukaddes hedeflere yürümelidir. Bu tarzda yürüyenler ne kadar büyük fedakarlık yaparlarsa o kadar yükselirler."

"Harbiye Nazırı'nın mevkiini terk edişini garip bulurum. Hamiyetli ve fedakar idiyse ve ötede beride savunduğu gibi kellesini koltuğuna almış ise, asıl hamiyet ve fedakârlık göstermek ve sebat etmek zamanı şimdi idi." 

 

G) Göreve Talip Olma

Mustafa Kemal ATATÜRK Dedi ki:

"Birtakım tasarılarım, hatta büyük tasarılarım var. Ama bunlar yüksek bir mevki elde etmek ya da zengin olmak gibi maddi cinsten değil. Bu tasarılarımın gerçekleşmesini, hem ülkenin yararına olacak, hem de bana görevimi yapmış olmaktan dolayı zevk verecek büyük bir fikri başarıya ulaştırmak için istiyorum."

"Eğer mecbur edilirsem memurluk görevimden istifa ederek, eskisi gibi Anadolu'da ve sine-i millete kalacağım ve vatani görevlerime bu kere daha sarih adımlarla devam edeceğim."

"Ben iyi biçimlenmiş işleri severim."

 

H) Karar Verme Yeteneği

Mustafa Kemal ATATÜRK Dedi ki:

"Bu dakikada siz de düşünürsünüz ki bir kararım varken onu niçin hemen tatbik etmiyorum? Ben de hemen söyleyeyim ki ağır ve kati bir kararın doğruluğuna inanmak için vaziyeti her köşesinden mütalaa etmek lazımdır. Ağır ve kati bir karar tatbik edilmeye başlandıktan sonra,  keşke bu tarafını da düşünseydim, belki bir çıkar yol bulurduk gibi tereddütlere yer kalmamalıdır. Böyle bir tereddüt, karar sahibinin vicdanında kanayan bir nokta olur ve onu yaptığının doğruluğundan da şüpheye düşürür. Bundan başka, beraber çalışacak olanlar, yapılandan başka bir şey yapılmak ihtimali kalmadığına inanmalı idiler."

 

Kaynak    : "Yöneticiler İçin Yeni Bir Bakış Açısı Mustafa Kemal'in Liderlik Sırları"

Yazar        : Adnan Nur Baykal / Sistem Yayıncılık - Nisan 1999 / İstanbul

 
 
 

 
 
FİLMİ SEYRETMEK İÇİN TIKLAYINIZ